Kıbrıslı Türklerin haklarını korumak için 20 Temmuz 1974’de Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldı. Barış Harekâtının üzerinden 40 yıl geçti. Barış Harekâtının yıl dönümü nedeniyle ilk çıkartma gemisi ile Girne’ye ilk ayak basan birlikte görev yapan hemşehrimiz Uluhtu Köyü’nden Astsubay Hasan Gündoğdu o günleri Gazeteci-Yazar Ramazan Sarıtaş’a anlattı. Astsubay Hasan Gündoğdu savaşı ve yaşadığı olayları şöyle özetledi: “Ben Burdur 58. Er Eğitim Tugayında merkez şubede test astsubayı olarak görev yapıyordum. Bizler asker arkadaşlarımız arasında Kıbrıs’a her an bir müdahale olacağını düşünüyor ve konuşuyorduk. Her zaman söylüyordum. Kıbrıs’ta savaş çıkacak ve ilk ben gideceğim. 17 Temmuz 1974’te gece saat bir sıralarında kapımı bir astsubay çaldı. Osmaniye topçu birliğine tayinimin çıktığını ve bir an önce ilişiğimi kesmemi ve yeni görev yerine hemen başlamamı söyledi. Sabah ilişiğimi kestim ve Mersin’de bulunan birliğime teslim oldum. 50. Piyade Alay Komutanlığının emrine dahil oldum. 19 Temmuz günü çıkartma gemisi ile yola çıktık. Yaklaşık 160 asker vardı. Çıkartma gemimiz ağır ağır ilerliyordu. 20 Temmuz da sabah erkenden çıkartma yapacağımız için yavaş ilerliyorduk. Bir yandan da içimizden acaba geri döner miyiz diye geçiriyorduk. Yanılmıyorsam 1961 yılında İnönü Başbakan iken yine Kıbrıs’a barış müdahalesi olacaktı. Gemilerimiz yarı yolda Amerikan başkanının baskısı ile geri dönmüştü. İçimizde bu olay vardı acaba bize de geri dön emri verilir mi? Ben bu düşüncemi benim büyüğüm astsubay Yılmaz Kavak abime söylediğimde bana söylediği bir söz ile orada bulunan bütün askerler gözyaşı döktü. O söz şu idi; “Biz geri dönmeyiz ama emir gelirse kendimizi denize atar ölürüz. Ölmek var dönmek yok.” Bu duygu ile 20 Temmuz günü Girne’ye geldik ve ilk mevzimizi aldık. Biz gemiden inerken beşparmak dağlarından Yunanlılar ateş açıyordu. Taciz atışının altında ilerliyorduk. Mevzimize yerleşirken Yunanlıların attığı bir havan topu ile 6 askerimizi şehit verdik. Nişanlı ve evli olan şehit askerlerimiz vardı ve bu acımızı ikiye katladı. 23 Temmuz günü ateşkes ilan edildi. Ateşkes deyince savaş tamamen durmadı. Sadece uçak ve gemilerden atışlar ve karadan top atışları durdu. Küçük makineli tüfeklerle çatışmalar hep devam etti. Bunun sebebi şu; biz veya Yunanlılar büyük silahlarla atışı kim yaparsa ateşkesi o ihlal etmiş sayılacağı için küçük silahlarla çatışmalar sürdü. Biz birlik olarak Girne’nin Batısı, Doğusu, Gönyeli ve Türkeli olmak üzere beş ayrı noktada görev yaptık. Türkeli bölgesinde bizim mevzilerimiz ile Yunanlıların mevzisi arasında 150 metre vardı. Askerler karşılıklı sigara değişimi yapıyorlardı. Bizimkiler o dönemin meşhur rum sanatçısı Aliki ismini söylerken onlarda Fatma Girik diye karşılık verirdi. Savaş ortamında bunlara da şahit oldum. Bir gün Türkeli’nde görev yaparken hemşehrim astsubay İsmail Ciğer’le karşılaştık. Benim için de onun içinde çok sürpriz oldu. Savaş ortasında bir hemşehrinle karşılaşmak insanı o kadar mutlu ediyor ki onu anlatacak kelime bulamıyorum. O duyguyu o savaş ortamında yaşadım.
|